Antalya’da sabahın ilk ışıklarında girdikleri seralarda çalışmaktan nasırlaşmış elleriyle üretim yapan kadınlar, alın teriyle kazandıkları parayla çocuklarını okutuyor, evlerinin ekonomisine katkı sunuyor.
Türkiye’nin yaş sebze ve meyve ihtiyacının büyük bölümünün karşılandığı Antalya’da üretim, hız kesmeden devam ediyor. Sabahın ilk ışıklarında tarla ve seraların yolunu tutan kadın işçiler, yıllar içinde nasırlanan elleriyle ürünlere özenle bakıyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında seranın içi çok sıcak olmasına rağmen eldiven ve maske takarak seralara giren kadınlar, sosyal mesafeye de özen gösteriyor.
Seralardaki ayçiçeği, ejder meyvesi, kabak, patlıcan, fasulye, biber, domates, salatalık, yeşilliklerin bakımını ve hasadını yapan kadınlar, sebze doldurdukları kasaları omuzlarında taşıyor.
Yevmiye karşılığı gittikleri seralarda gün boyu ter döken tarımın işçi kadınları, kazandıkları parayla çocuklarını okutuyor, evinin geçimine katkı sunuyor. Genç kızlar da seralarda gündeliğe giderek, çeyizlik parasını kazanıyor.
– “Seraya geldiğimde daha güneş doğmamış oluyor”
Kepez ilçesi Altınova bölgesinde serada kabak hasadı yapan 47 yaşındaki Ayşe Mert, AA muhabirine, 30 yıldır seralarda çalıştığını, ömrünün büyük bölümünün çalışmakla geçtiğini söyledi.
Sabah erken kalkıp çocuklarının kahvaltısını hazırladıktan sonra seraya geldiğini anlatan Mert, “Seraya geldiğimde daha güneş doğmamış oluyor. Kendi seramızda iş bittiğinde başkalarının serasına yevmiyeye gidiyorum. Bu seraların içinde üç çocuk büyüttüm. Bebekken seranın bir köşesinde uyutur, mahsulleri toplardım. Ağladığında koşar, oynatıp tekrar ürün toplamaya devam ederdim.” diye konuştu.
Tarımla uğraşmanın emek, alın teri istediğini vurgulayan Mert, üç çocuğunu da seradan kazandığı parayla okuttuğunu ifade etti.
Ellerinin nasır kapladığını aktaran Mert, “Hiç gezmeye, pikniğe gittiğimizi hatırlamıyorum. Salgında da bayramlarda da sürekli çalışıyoruz. Her gün seradayız. Yıllardır bu ellerle üretim yaptığım için nasırlandı, eldivenler hemen yırtılıyor. Günde kaç kez eldiven değiştiriyorum bilmiyorum.” dedi.
– “Saatine 10 lira veriyorlar”
Domates serasında çalışan işçilerden Nihal Önder (22) ise saat 05.30’da kalkıp, seralara gittiklerini, en geç 06.00’da mesaiye başladıklarını söyledi.
Hava sıcaklığının seranın içinde 35-40 dereceyi geçtiğini anlatan Önder, şunları kaydetti:
“Bazen işimiz iftar saatine kadar sürüyor bazen de erken bitiyor. Saatine 10 lira veriyorlar. Günlük 30 lirayla döndüğümüz de oluyor. Ortaokula giderken seralara yevmiyeye gider, okul harçlığımı çıkarırdım. Şimdi nişanlandım, yakında evleneceğiz. Çeyizimi seralardan kazandığım parayla aldım. Tüm işçilere özellikle tarım işçilerine Allah kolaylık versin, cidden çok zor.”
– “Seracının bayramı seyranı olmuyor”
Ayçiçeği serasında çalışan Havva Mert (18) tohum olarak ektiği ayçiçeğinin her gün otlarını alarak, çapalayarak, gübresini vererek bakımını yaptığını dile getirdi.
Bakımının çok zor olduğunu vurgulayan Mert, “Günün büyük bölümünü burada geçiriyorum. Polenleri gitmesin, sinek ve böcek gelmesin diye kese şeklinde hazırladığımız örtüleri çiçeklerine sıkıca bağlıyorum. Seranın içi çok sıcak oluyor. Oruçlu olunca zorlanıyoruz ama ekmek paramız için mücadeleye devam ediyoruz. Seralarda iş yükü hep kadınlarda. Erkekler sadece hasat ettiğimiz ürünleri hale götürüyor, diğer tüm işçiliği kadınlar yapıyor. Seralardaki işten evimize zaman ayıramıyoruz. Temizliği bile aralarda yapabiliyoruz. Seracının bayramı, seyranı olmuyor, her gün iş oluyor.” sözlerine yer verdi.
Koyun altız doğurdu